Bu soruyla ilgili fikirlerimi belirtmeden önce cinayetin sözlükteki tanımına bakmamızda fayda var. Cinayet, bir kimsenin başka bir kimseyi bilerek öldürmesi eylemi olarak tanımlanır. Sorumuza dönecek olursak Ahmet, hoşlanmadığı ve kör olan Mehmet’in uçurumdan yuvarlanmasına göz yumuyor. Burada Ahmet’in Mehmet'ten hoşlanmaması bize bu eylemin kasti oluşunu sorgulatıyor. Netice ne olursa olsun fikrimce bu olay cinayet değildir. Ahmet Mehmet’in yakın arkadaşı olsaydı ve düşmesine göz yumsaydı da cinayet sayılmazdı, hoşlanmadığı için göz yumması da cinayet sayılmaz. Çünkü her iki durumda da bir kişiyi bilerek öldürme eylemi yoktur, sadece ölmesine göz yumma ve ölümüne engel olabilecekken olmama durumu vardır. Lakin, eğer Ahmet Mehmet’i uçurumdan aşağıya ittirseydi ve öldürseydi bu bir cinayet olurdu. Ele aldığımız soruda belirtilen Mehmet’in kör olması ve Ahmet’in ondan hoşlanmaması mühim noktalar değildir. Bu bir cinayet sayılırsa o zaman bana göre intihar etmek için uçurumdan atlamak üzere olan bir insana engel olmamak da cinayet sayılırdı. Ahlaki olarak doğru bir davranış olmasa da kanunen herhangi bir yükümlülüğü yoktur. Ahmet’in cinayet işlemiş sayılabilmesi için kanunen Mehmet’in hayatıyla ilgili bir yükümlülüğü olması gerekir. Örnek vermek gerekirse, Ahmet’in bir doktor ve Mehmet’in de hasta olduğunu düşünelim. Eğer Ahmet Mehmet’e vermesi gereken ilacı vermezse Mehmet ölecek olsun. Böyle bir durumda Ahmet’in Mehmet’in öleceğini bilerek ilacı vermemesi cinayet sayılır, çünkü Ahmet’in doktor olarak o durumda Mehmet’in hayatıyla ilgili bir yükümlülüğü vardır. Ahmet’in burada suçlu sayabilme koşulu olan Mehmet’in hayatıyla ilgili yükümlü olması gerekmesi hususu, Türk Ceza Kanununun 83. maddesi uyarınca, kişinin yükümlü olduğu belli bir icrai davranışı gerçekleştirmemesi dolayısıyla meydana gelen ölüm neticesinden sorumlu tutulabilmesi için, bu neticenin oluşumuna sebebiyet veren yükümlülük ihmalinin icrai davranışa eşdeğer olması zorunludur. Ayrıca  buna ek olarak ihmali ve icrai davranışın eşdeğer kabul edilebilmesi için, kişinin; belli bir icrai davranışta bulunmak hususunda kanuni düzenlemelerden veya sözleşmeden kaynaklanan bir yükümlülüğünün bulunması gerekir, şeklinde belirtirmiştir. Bütün bu hususlar göz önünde bulundurulduğunda tekrar söyleyebiliriz ki bu olay cinayet değildir. Bunun daha iyi anlaşılabilmesi için bir örnek daha  verecek olursak, Ahmet’in bir cankurtaran Mehmet’in ise boğulan birisi olduğunu varsayalım. Bu koşullarda Ahmet’in boğulduğunu gördüğü halde Mehmet’i kurtarmaması, Ahmet’in bir cankurtaran olarak Mehmet’in hayatıyla ilgili bir yükümlülüğü olduğundan ötürü kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi suçunu oluşturur. O zaman bu durumdan şöyle bir çıkarım yapabiliriz: Ahmet cankurtaran değil de yüzen herhangi başka bir insan olsaydı ve aynı koşullar yaşansaydı Ahmet bu durumda Mehmet’i kurtarmadığı için kanunen suçlu sayılmayacaktı. Tekrar sorumuza döndüğümüzde açıkça görebiliriz ki Ahmet’in Mehmet’i koruma gibi bir yükümlülüğü  belirtilmediğinden ötürü olay cinayet, Ahmet de katil sayılmaz. Lakin kanunu bir kenara bırakıp ahlaki olarak değerlendirecek olursak belirtilen soruda Ahmet’in bir vicdan muhakemesi içerisinde olduğunu söyleyebiliriz. Bu olay kanunlar önünde bir suç teşkil etmese bile şahsımca bir vicdan suçudur.

İlke TAŞ 308