İnsan, yüksek zekasıyla karakterize edilen, toplum halinde bir kültür çevresinde yaşayan, düşünme ve konuşma yeteneği olan, evreni bütün olarak kavrayabilen bir canlıdır. Yaratılanlardan en özeli, en akıllısıdır.
Böylesine güçlü bir canlı, sadece kendi kişisel hayatını yaşamaz; yakınlarının hayatlarında, anılarında da yaşar. Örnek olarak anne-baba ve çocuk ilişkisini ele alabiliriz. Bir bebeğin varoluşu, ailesinin yaşama kaynağı olabilir. O doğmadan önce ebeveynleri kendi hayatlarını sürdürürken büyük bir sorumluluk alır. Artık hayatları değişecektir; bebeklerine göre yaşayacak, ayrıca onun hayatını da yaşayacaklardır. Bu, verilebilecek en basit örneklerden biridir.
Bana kalırsa insan, hayatında önem verdiği kişilerin hayatında yaşar ya da onu önemseyen insanların hayatında var olur. Hayatında kendin kadar önemsediğin birine yer açmazsan, yalnızlıktan boğulursun.
İnsan, aynı zamanda kendi çağını da yaşar. Çağının izlerini taşırken aynı zamanda ona şekil verir. Bir sanatçı, çağının duygularını bir tuvale dökebilir; bir bilim insanı, çağının sorunlarına çözüm ararken yeni bir yol açabilir. Bu nedenle, birey ve çağ, birbirini tamamlayan bir döngü oluşturur.
Bizler, çağımızın izlerini taşırız; ama aynı zamanda o çağa iz bırakma gücüne de sahibiz.
Sonuç olarak, insanın bireysel yaşamı, içinde bulunduğu çağdan bağımsız düşünülemez. Her birimiz, hem tarihin bir parçası hem de geleceğin şekillendiricisiyiz.
Umut KAVAL 390
0 Yorumlar