"Çünkü insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar..."
Thomas Mann'ın Büyülü Dağ romanından bu alıntı, bireyin yaşadığı topluma ve çağa aidiyetini özetler nitelikte adeta. Kişi kendini bunlardan arındırmaya, kendi bireysel yaşamından ibaret olmaya uğraşsa da kaçması mümkün değildir; yaşadığı zaman ve topluluğun bir parçasıdır, toplum ve insan birbirini şekillendirir.
İnsanlar, özgün yaşamlara sahiptir. Bu yaşamlarda bireylerin kendilerine ait düşünceleri, inanışları, kirleri, ideolojileri vardır ve özellikle günümüz dünyasında insanlar hayatı kendi toplumlarından bambaşka pencerelerde yorumlar olmuştur. Ancak birey her ne kadar kendini toplumsal yaşamdan ve bununla beraber kültüründen soyutlama çalışsa da bunlardan tamamen bağımsızlaşması mümkün olamayacaktır. Çünkü bana kalırsa kültürel kodlar beyne doğumdan itibaren yerleşmeye başlar. Bizi yetiştiren insanlar, büyüdüğümüz çevre bilinçaltına işler ve böylece biz dünyanın en uzak köşesine de gitsek, kültürümüzü sevmeyip yanlış görsek, kendimizi modern dünyaya ait basmakalıp insan gürüne çevirmek de istesek o kodlar bizimle bir iz gibi gelir ve bir alınyazısı gibi üstümüze siner.
Örneğin yemek kültürü... Kültürümüzde sakatat yemekleri, kelle paça gibi ağır yemekler özellikle doğu mutfağında çok pişiyor. İnternette karşılaştığım yabancı bir içerikte kelle paçanın dünyanın en kötü yemeklerinden olduğu ve bir hayvanı kafasını pişirmenin çok garip olduğu söyleniyor. Ancak bu kültürde yetişen bir insan sakatat yemeklerini sevmese ve hatta canice bulsa bile -mesela ben- garipsemeyecektir. Ya da Ramazan Bayramı... Laik bir ülke olsak da Müslümanların sayısı çoğunlukta. Ve özellikle laik bir rejim benimsenmeden önce Ramazan Bayramı bize has bir kültür haline gelmişti. Bugün dini kaygıları olmayan ya da başka inançları benimseyen ve inançsız insanlar dahi bayramda sevdikleriyle görüşüyor, bunun gibi belli başlı bayram ritüellerini uyguluyor. Güzellik algısı da buna iyi bir örnek olacaktır. Zihin çevrenin kendisine dayattığı güzellik algısını kanıksar. Ve bizim kafamızdaki güzel-çirkin skalası buna göre şekillenir. Mesela günümüzde toplum zayıf olmanın güzel olduğunu kabul etmiş. Sırf bu kabule uymak için yeme bozukluğuna özenen genç kızlarla karşılaşmak mümkün. Orta Çağ'da ise beyaz tenli ve zayıf olmak gibi özellikler güzellik algısı olduğundan veba kapmaya çalışan kadınlar oluyormuş çünkü veba semptomları bu özelliklere uyuyormuş. Yani siz A toplumundansanız nerede olursanız olun hep A toplumundan olursunuz. Kesip atmazsınız ya da tamamen kurtulamazsınız.
Bahsettiğim herkesin kendine ait ideolojilerinin ve kirlerinin olması durumunda da bireyin diğer insanlarla ilişkisinin etkisi küçümsenemez. Bireyin sosyal yaşamda kurduğu ilişkiler benliğini inşa ederken kullandığı malzemelerdendir. Ve birey de çevresinin kullandığı bir malzeme sayılabilir.
Çağımızı yaşama mevzusuna gelirsek... Şu an teknoloji çağındayız öyle değil mi? Biri bu teknolojiyi reddetmeye karar verse ve bunlarsız yaşamını sürdürmeye çalışsa başarılı olabilir mi? Hayır. Çünkü çağdaşlarının hepsi telefonla ve internetle iletişim kuruyor. Çünkü hayatı sürdürmeyi sağlayan para sanal ortama geçti. Artık nakit kabul etmeyen pek çok işletmeler var. Yediğimiz, giydiğimiz, içtiğimiz her şey teknolojinin hünerli aygıtlarından geliyor. O yüzden herhangi biri istese de Amish halkı gibi yaşana özgürlüğüne sahip değil. Derste de işlediğimiz Skolastik Dönemden örnek verelim: Galileo Galilei kilisenin kabul ettiği "Dünya Evren'in merkezidir." algısını yıktı. Yani kilisenin görüşlerini kabul etmiyordu. Yine de Galileo kendisi için kiliseden tamamen kopmuş bir yaşam düşünebilir miydi?
Uzun lafın kısası, insan toplumdan, dünyadan ayrılmaya çalışsa da başaramaz. İşleyen düzen değişir, bizden etkilenir, bizi değiştirir, gelişir ya da bozulur. Ama ne olursa olsun bir kuyruk gibi, bir iz gibi, gölge gibi peşimizden gelir. Çünkü insan, birey olarak yalnız kendi kişisel hayatını değil, aynı zamanda, bilinçli veya bilinçsiz olarak, kendi çağının ve çağdaşlarının hayatlarını da yaşar.
Zeynep YAPICI 498
1 Yorumlar
kesinlikle katılıyorum. bu konuda düşüncelerimiz aynı yönde
YanıtlaSil