Akıl, insan türü için hem bir nimettir hem de bir yaradır. Bu soruya, aklın sağladığı nimetler ve yarattığı zorluklar üzerinden yanıt verebiliriz.


Nimetler

 Öncelikle aklın nimetlerinden bahsedelim. Akıl, insanı diğer canlılardan ayıran önemli bir özellik olarak yaratıcılığı ve düşünsel gelişimi mümkün kılar. Aristoteles bu konu hakkında, “Akıl, insanın en büyük erdemidir” demiştir. Sanat, bilim ve teknoloji gibi insanlığın büyük başarıları, aklın ve bilincin ürünüdür. Akıl, insanların dünyayı anlaması ve onun üzerinde etkili olabilmesi için en büyük araçtır. İnsan, merak eder ve bu merak ettiği şey hakkında düşünür, bu da gelişim sürecine katkıda bulunur.

 Ayrıca, akıl sayesinde ahlaki ve etik kurallar gelişir, bu da insanların toplumsal bir düzen içinde birbiriyle yaşamalarını ve sorun yaşamadan bir arada bulunmalarını sağlar. Akıl, daha iyi bir yaşam için etik kurallarının oluşmasına olanak tanır.

 Bilincimiz, bireyin özgür iradesini kullanmasını ve kendi kaderini şekillendirebilmesini sağlar. Bu durum, yaşamda anlam bulmayı ve kişisel tatmin elde etmeyi mümkün kılar. Özgür olan birey, istediği çoğu şeyi yapabildiği için mutlu olacaktır; özgür olmayan ve baskı hisseden bir birey ise yaşamından tatmin olamaz. 


Yaralar

 Elbette, insan kusurlu bir varlık olduğundan bilincinde de kusursuzluk beklenemez. Bilinç, insanı varoluşsal sorularla yüz yüze bırakır. “Neden varız?”, “Ölüm nedir?” gibi sorular, bireyin zihninde sürekli bir belirsizlik ve kaygı kaynağı olabilir. Bu belirsizlik, depresyon ve anksiyete gibi zihinsel sorunlara yol açabilir. Bu konuyu deneyimleyen biri olarak söyleyebilirim ki, bu sorular üzerinde düşünmek insanı korkutabilir ve belirsizlik nedeniyle kendimizi ve hayatımızı değersiz hissedebiliriz. 

 Bilinç, bireyi toplumsal ve kültürel kurallar ile baskılarla da yüz yüze getirir. İnsan, sadece varlık olarak değil, sosyal bir varlık olarak da var olmalıdır ve bu durum bazen zorlayıcı olabilir. Kurallara uymayan insanlar dışlanır.

 İnsanın özgür iradesi, insana seçim yapma zorunluluğuna neden olur. Bu sorumluluğa ve hata yapma korkusuna yol açabilir ve yanlış seçim yapabilir. Bilinçli olmak, sürekli bu kararların olası sonuçlarını yani potansiyel pişmanlıkları düşünmesine yol açar.

 Diğer canlılardan farklı olarak, insanlar hem kendi acılarının hem de başkalarının acılarının farkındadır. Bu durum, kişisel ve toplumsal düzeyde derin duygusal acılar yaşamaya neden olabilir. Mesela yolda arabanın çarptığı bir kediyi görünce acıyla dolar insan. Hele bir de önceden orda varsa ve engel olamadıysa kendini bile suçlayabilir ve bu acıya neden olur.


Sonuç:

 Akıl ve bilinç, insanın evrimsel avantajı olsa da, aynı zamanda onu zorlayan ve karmaşık duygularla yüzleştiren bir durumdur. İnsan aklı, hem muazzam icatlar, devrimler ve keşifler yapmasına olanak sağlar hem de ağır sorumluluklar getirir. Bu yüzden, akıl bizi ileri götüren bir nimetken, aynı zamanda bizi kırılgan yapan bir yaradır. Ancak bu durum, bazen insanda merhamet duygusunu da tetikleyebilir. Bir hayvan veya insanın acı çekmesine duygusal olarak kayıtsız kalan biri, acımasız biri olur ve bence bu hoş bir şey değildir.

Rüzgar KARAÇAM 354