İlk kez Platon’un Euthyphron ile diyaloğunda ortaya atılmış olan Euthyphron ikilemi ya da İlahi büyük teorisi felsefi ve teolojik problemdir. Sorun önemini ve güncelliğini hala korumakta,hatta soru formunu alıp modern sanatla ilgili bir soruya çevirebiliriz. “Bir sanat galerisindeki eser, sanat eseri olduğu için mi sanat galerisinde; yoksa sanat galerisinde olduğu için mi biz ona sanat eseri diyoruz?”
Diyalog
babası şikayet etmeye gelen Euthyphron(Bahsi geçen olaya göre, ırgat bir
hizmetkarı öldürmüş, Euthyphron’un babası Irgat’ın ellerini, ayaklarını bağlayıp
bir çukura atmış) ile hakkında bir dava açılan Sokrates arasında mahkeme
avlusunda gerçekleşiyor. Diyalog Euthyphron’un babasını şikayet etmesinin
dindarlık olduğunu söyledikten sonra Soktares’in Euthyphron’dan dindarlık
tanımını yapmasını istemesiyle başlamaktadır.
Sokrates ile
diyaloğunda Euthyphron ilkin soruyu anlamaz, Sokrates soruyu biraz daha açar.
Euthyphron önce birinci seçeneği kabul eder, girdiği çıkmazları Sokrates'in
soruları sayesinde fark edince, diğer seçeneği benimser, orada da çıkmazlara
girip, Sokrates'in sıkıştırması üzerine acil işleri olduğunu söyleyip
tartışmadan kaçar.
Sokrates
Euthyphron ile Pious'un doğası üzerine tartışır. Sözcük Türkçede
"iyi"den daha çok dindar, kutsal, erdemli, zahit anlamlarına geliyor.
Bu tartışmada Euthypron "Tanrıları memnun eden şeyin kutsal olduğunu"
söyler. Ona göre bir eylemin kutsal olmasının kriteri onun tanrılar tarafından
istenmesidir. Sokrates bu argümanı yeterli bulmaz çünkü tanrılar bir şeyin
kutsal olması konusunda aralarında anlaşamayabilirler. Bunun üzerine Euthyphron
argümanını revize eder. Kutsal olanın tanrıların ittifakla anlaştıkları şey
olduğunu ileri sürer.
Bu noktada
bir ikilem ile karşılaşılır. Sokrates, bir şeyin bizatihi kutsal olduğu için mi
tanrılar tarafından sevildiğini, yoksa tanrılar tarafından sevilen bir şey
olduğu için mi kutsal sayıldığını sorar. Sokrates ve Euthyphron önce birlikte
birinci seçeneği kabul ederler. Birinci seçeneği seçmek, Sokrates'e göre, bizi
ikinci seçeneği reddetmeye zorlamaktadır ve bu durumda bir şeyin neden kutsal
olduğunu açıklanamaz. Her iki argüman da doğru olsa, bizi şöyle bir çıkmaz
döngüye sokar: Bir şey kutsal olduğu için tanrılar onu sever, tanrılar onu
sevdiği için kutsal olur. Bu durumda gerçekte kutsalın doğası üzerine bir sonuca
ulaşamayız.
Bu
tartışmadan sonra teolojik bir soru karşımıza çıkıyor: ”Tanrıların, insanların
ibadetlerine muhtaç olmadığı biliniyorsa ibadet etmemiz gerekli mi?” Bu soruya
Euthyphron’un yanıtı “Tanrılara verdiğimiz hediyeler, övgü, onur ve minnet
içindir (Tanrılar için değerli olan şeydir). O halde tanrılara verdiğimiz
hediyeler değerli olan şey ise Dindarlık tanrılar için değerli olan şeydir
ancak Euthyphron ile bunun böyle olmadığını görmüş olduk. Tanrılar değer
alanında anlaşamıyorlar. Euthyphron bir bahaneyle ortamı terk ettiğinden diyalog
herhangi bir tanıma varmadan sonlanmış oluyor.
İkilemin
Yarattığı Sorunlar
“Bir
Şey Tanrı İstediği İçin İyidir” Seçeneğinin Yarattığı Sorunlar
"Tanrı
neden x'i değil de y'yi emrediyor" sorusuna verilen cevap bu seçenekte
"Çünkü Tanrı öyle istiyor" olduğu için Tanrının iradesinin
gelişigüzel şekilde ortaya çıktığı sonucuna varılacaktır. Eğer Tanrı keyfi
şekilde emirler veriyorsa teorik olarak adam öldürmeyi ya da yalan söylemeyi de
emredebilirdi.
Ahlakçı,
belli bir yere kadar normal bir biçimde akıl yürütmeye koyulmakta fakat sonunda
Tanrının varlığına veya insani faaliyetlere ilişkin bir dizi yargılara
varmaktadır. Yani “Tanrı x’i istiyor, o halde x’i yapmalıyım gibi. Bu durum da
olgudan direkt olarak değere geçiş problemini doğuruyor.
“Tanrı
İyi Olduğu İçin Mi Onu Buyurmuştur?” Seçeneğinin Yarattığı Sorunlar
Tanrının
kudretinin sınırlanması sorunu başta gelir. Eğer Tanrının emirlerinden bağımsız olarak bir takım ahlaki
kurallar varsa, tanrının hakimiyeti sınırsız değil demektir. Tanrının da uymak
zorunda olduğu bazı ahlak kuralları vardır. Bu durumda Tanrı her şeyden
bağımsız değildir. Ve bu ahlak kuralları koyanın kim olduğu sorunu da vardır.
Eğer Tanrının emirlerinden
bağımsız olarak ahlak kurallarının varlığından söz ediyorsak bu kuralları koyan
birileri de olmalı. Bu fikir ise her şeyi yaratanın Tanrı olduğu şeklindeki
temel teist argümanla çelişki taşır. Tanrısız bir ahlak varlığı sorununa
gelecek olursak; eğer ahlak kuralları Tanrıdan bağımsız olarak varlarsa, Tanrı olmasa
bile ahlak kurallarının olacağı anlamına gelir. Bu durumda insanların ahlaklı
olmaları için Tanrının varlığını kabul etmeleri gerekmez, ki bu da teizmin
temel argümanlarından birinden vazgeçmek anlamına gelir.
https://tr.wikipedia.org/wiki/Euthyphron_ikilemi
, https://onculanalitikfelsefe.com/etiket/euthyphron-ikilemi/
0 Yorumlar